Türkiye’de yaratıcı bağımsız danışman olmak nasıl bir şey?

(The Sunflower, 1907, Gustav Klimt)

Uzun zamandır mutsuzuz, buruğuz. Gündemden televizyonu açmayarak uzak kalmaya çalışsak da, Türkiye’de yaşananları duymamak ve sessiz kalmak çok zor.  Çevremdeki bazı arkadaşlarım hem günlük hayatta yaşadıkları hem de iş hayatındaki olumsuzluklar yüzünden umutlarını çoktan yitirdiler. Bazı arkadaşlarım ve ben de bu süreçten geçmemiz gerekiyorsa geçeceğiz ve daha büyük şeyler öğreneceğimiz umuduyla günlerimizi geçiriyoruz. İnsanları gözlemliyorum. Heyecanla yeni seneyi bekliyoruz. Sanki takvimler 31 Aralık’ı gösterdiğinde bir mucize olacak. Yaşadığımız kötü günler bitecek, zor zamanlar geçecek. Zalimler yok olacak. Belki de olmayacak… Belki bugünden farklı olmayacak ya da daha da kötü olacak.

Çevremdeki insanları izledikçe, kendime sormadan edemiyorum: bağımsız danışmanların ya da yaratıcı girişimcilerin bu delirmiş dünyada rolleri nedir? Yaratıcılık için ya da işbirliği için fırsat var mıdır?  Bu sorunun cevabı bence evet! Bugün bunun için fırsat yaratmaktan daha önemli bir rolümüz olduğuna inanıyorum.

Yapılan her yaratıcı işte biri kendini buluyor. Sanatı düşünelim. Bir tabloya bakarken belki birisi umudunu hatırlıyor. Kimisi bir roman okurken düşünüyor, üretiyor. Kimisi bir şarkı dinlerken, anda kalabiliyor, belki sonrasında o da bir şeyler karalıyor. Üretilenler birileri tarafından zevkle tüketiliyor. Küçükler öğreniyor, büyükler geliştiriyor.

Peki biz bağımsız danışmanlar ve yaratıcı girişimciler olarak ne yapabiliriz? Biz kendimizi, dışarısının zarar veremediği bir balon içinde hayal etmeliyiz bence. Araştırmaya, okumaya, çalışmaya, yazmaya, üretmeye, paylaşmaya her zamankinden daha çok önem vermeliyiz.  Bu da bizim sanatımızdır, dünyaya kattığımızdır. Çevremizdeki hayatı biçimlendirme şeklimizdir.

2015’te yayınlanan bir makalede Toni Morrison’un bize hatırlattığı gibi, “İçinde bulunduğumuz zaman artistlerin kesinlikle çalışması gereken zamandır. Yok olma, kendimize acıma, sessiz kalma, korkma zamanı değildir. Biz konuşuruz, yazarız, diyalog kurarız. Toplumları iyileştiren budur.”

Sadece çevremizdeki kişilerin bizim yaptığımız işe, ürettiğimiz bilgiye, işbirliğine ihtiyacı olduğu için değil, her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğu için!

Benim protesto aracım ürettiğim bilgi, paylaşma ve yardım etme isteğimdir – sizinki nedir?